Şener Bülbül: “Tarımsal Faaliyetler ve Yaban Hayatı, Orman Yangınlarına Karşı Doğal Bir Sigorta”

Şener Bülbül: “Tarımsal Faaliyetler ve Yaban Hayatı, Orman Yangınlarına Karşı Doğal Bir Sigorta”

ZİRAAT MÜHENDİSİ ŞENER BÜLBÜL: TARIMSAL FAALİYETLER VE YABAN HAYATI, ORMAN YANGINLARINA KARŞI DOĞAL BİR SİGORTA’DIR DEDİ

Aktif Tarımsal Faaliyetler, Hayvancılık ve Yaban Hayatının Orman Yangınları Üzerine Etkileri

Soru: Orman yangınlarının önlenmesinde tarımsal faaliyetlerin ve kırsal nüfusun rolü nedir?
Yanıt:
Türkiye’de kırsal nüfusun tarımsal üretimde aktif kalması, yangın önleyici en önemli doğal faktörlerden biridir. Özellikle küçükbaş hayvancılığın otlatma yoluyla yangına sebep olabilecek kuru ot örtüsünü azaltması ve tarımsal üretimin terk edilmemesi, yangınların yayılma hızını düşürür. Oysa kırsal nüfusun azalması, terk edilmiş tarlaların ve yaylaların çalı ve otla kaplanmasına neden olmakta; bu da yangın riskini artırmaktadır. Dolayısıyla kırsal istihdamın güçlendirilmesi, yangınlara karşı önleyici bir ekolojik tedbir olarak görülmelidir.


Soru: Ormanlarda yaşayan yaban  yangın riskine etkisi var mıdır?
Yanıt:
Evet. Yaban hayatı, ekosistemin doğal dengesini korur. Otçul türler (geyik, yaban keçisi, karaca) yangına sebep olabilecek aşırı ot yoğunluğunu azaltır. Küçük memeliler ve toprak faunası ise organik maddeyi parçalayarak toprağın nem dengesini artırır. Bu durum, toprağın yangına karşı dayanıklılığını yükseltir. Yaban hayatı bu nedenle yalnızca “korunması gereken” bir unsur değil, aynı zamanda yangınlara karşı doğal bir sigortadır.


Soru: Yerleşim planlamaları yangın riskini nasıl etkiler?
Yanıt:
Plansız yapılaşma, yangının yerleşimlere ulaşma riskini artırır. Oysa yeşil kuşaklar, yangına dayanıklı bitki türlerinden oluşturulan tampon bölgeler ve tarımsal kullanım kuşaklarıyla orman–yerleşim sınırının belirlenmesi, yangınların etkisini ciddi ölçüde azaltır. Akdeniz kuşağındaki ülkeler (İspanya, Portekiz, İtalya) bu uygulamaları yıllardır başarıyla kullanmaktadır. Türkiye’de de özellikle orman köyleri için ekolojik yerleşim planları geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır.

Soru: Yangın sonrası yanan ormanlık alanlar tekrar ağaçlandırılmalı mı? Yoksa başka kullanımlara mı açılmalı?
Yanıt:
Bu sorunun cevabı çok nettir: Yanan orman alanları kesinlikle imara açılmamalıdır. Çünkü Anayasa’nın 169. maddesi gereği, yanan alanların tekrar ağaçlandırılması zorunludur. Ekolojik açıdan da bu, en doğru yoldur. Yanan toprak, ilk yıllarda cansız görünse de aslında doğal yenilenme süreci çok güçlüdür. Kökleri zarar görmeyen bazı türler yeniden filizlenir, tohum bankası harekete geçer. Ancak bu doğal süreç, kontrolsüz bırakıldığında istilacı türlerin çoğalmasına neden olabilir. Bu yüzden bilimsel temelli ağaçlandırma çalışmaları yapılmalıdır.

Özellikle Akdeniz ekosistemlerinde yangına dayanıklı ve yerli türlerle yeniden ağaçlandırma, ekosistemin sürekliliğini sağlar. Avustralya ve Kanada, büyük yangınlardan sonra doğal yenilenme ile kontrollü ağaçlandırmayı birlikte uygulayan ülkelerdir. Türkiye’nin de aynı modeli benimsemesi gerekir.


Soru: Yanan topraklarda tekrar tarım yapılabilir mi?
Yanıt:
Yangından sonra toprağın üst tabakasında mineral zenginliği geçici olarak artabilir. Ancak organik madde kaybı, toprak biyotasının zarar görmesi ve erozyon riski çok yüksektir. Bu nedenle kısa vadede tarım yapılması doğru değildir. Yanan alanların tarıma açılması, hem toprağın verimliliğini düşürür hem de ormanın doğal yenilenme sürecini bozar. Doğru olan, bu alanların orman ekosistemi olarak korunması ve yeniden ağaçlandırılmasıdır.


Soru: Yangına dayanıklı ve bölgesel ağaçlandırma türleri neler olabilir?
Yanıt:
Yangın sonrası ağaçlandırmada en önemli konu, yanıcı özelliği düşük, hızlı köklenen, yerel ekosisteme uyumlu türlerin seçilmesidir. Türkiye’nin farklı bölgeleri için öne çıkan bazı türler şunlardır:

Akdeniz Bölgesi:
Kızılçam (Pinus brutia) doğal yayılış alanına sahiptir fakat reçineli yapısı nedeniyle tek başına tercih edilmemeli, yangına daha dirençli türlerle birlikte kullanılmalıdır.
Meşe türleri (Quercus coccifera, Q. ilex), fıstıkçamı (Pinus pinea) ve zeytin (Olea europaea) gibi sert yapraklı türler daha dayanıklıdır.

Ege Bölgesi:
Keçiboynuzu (Ceratonia siliqua), mersin (Myrtus communis), zakkum (Nerium oleander) gibi maki türleri ve zeytinlikler, yangına karşı tampon işlevi görür.

Marmara Bölgesi:
Meşe türleri (Q. cerris, Q. robur), kayın (Fagus orientalis) ve ıhlamur (Tilia argentea), nemlendirici etkileriyle yangına dirençlidir.

Karadeniz Bölgesi:
Nemli iklim avantajlı olsa da kuraklık artmaktadır. Gürgen (Carpinus betulus), kayın, kestane (Castanea sativa) yangına dayanıklıdır.

İç Anadolu ve Doğu Anadolu:
Sarıçam (Pinus sylvestris), ardıç türleri (Juniperus excelsa, J. oxycedrus) ve akçaağaç (Acer campestre) kullanılır. Bu bölgelerde “ormanlaştırma” yerine erozyon kontrolü ve bozkır rehabilitasyonu da önemlidir.


Ekolojik İlke: Tek tür yerine karışık ormanlar tercih edilmeli, doğal yenilenme desteklenmeli ve “yangın kemerleri” oluşturulmalıdır.

Soru: Yeşil yapılaşma ve şehirlerde orman varlığının artırılması yangınlarla mücadeleye nasıl katkı sağlar?
Yanıt:
Yangın riski yalnızca kırsalda değil, şehirleşmenin hızla arttığı bölgelerde de vardır. Yeşil yapılaşma, kentlerde hem mikro iklimi düzenler hem de yangına karşı ekolojik tampon oluşturur. Şehirlerde yeşil koridorlar, çatı bahçeleri ve yangına dayanıklı bitki türleri ile yapılan planlamalar, iklim değişikliğinin etkilerini azaltırken aynı zamanda yangınların yayılmasını önler. Dünyada Almanya ve Hollanda, şehir planlamasında bu tür yeşil yapılaşmayı zorunlu hale getirmiştir. Türkiye’nin de benzer bir yaklaşımı, özellikle kıyı bölgelerinde benimsemesi gerekir.


Sonuç:
Orman yangınlarıyla mücadelede yalnızca söndürme stratejileri değil, önleyici ekolojik yaklaşımlar esas alınmalıdır. Tarım ve hayvancılığın sürdürülebilirliği, kırsal nüfusun korunması, yaban hayatının desteklenmesi, bilimsel temelli ağaçlandırma çalışmaları ve yerleşim planlamalarında ekosistem temelli yaklaşımlar; Türkiye’nin yangınlara karşı direncini artıracak anahtar unsurlardır. Yanan ormanların imara açılması değil, yeniden ormanlaştırılması anayasal, ekolojik ve etik bir zorunluluktur.

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.